Ragıp Gökalp Tülek – Mart 2011
İstanbul Expat Center ve Başak Ergil’in gayretleriyle 5 Mart 2011 tarihinde şiir çevirisine yönelik güzel bir etkinlik düzenlendi. Contemporary Turkish Poetry Across Cultures (Kültürler Arasında Çağdaş Türk Şiiri) adıyla düzenlenen etkinliğin ilk bölümünde Barış Pirhasan ve Senem Öner’in moderatörlüğünde çeviri amaçlı metin çözümlemesine yönelik bir atölye çalışması denendi. Bu atölye çalışması sırasında katılımcılardan, Anne Sexton’un “Bat” adlı şiirini çevirmeleri istendi. Ancak zaman kısıtlaması nedeniyle olacak ki şiiri çevirmeye başlamadan önce şiirin çözümlenmesi safhası aslında biraz eksik kaldı. Bununla birlikte, herkesin kafasında farklı çağrışımlar uyandıran şiirin çevirisine de farklı yaklaşımlar getirildi.
İlginç bir nokta birkaç şiir çevirmeninin şiir çevirisinde dilsel ve biçimsel sadakati savunması, mısra eklenip çıkarılmasını kabul etmemesiydi. Fakat bununla birlikte her şiir çevirmeninin aslında bir şair olduğu, şairane bir anlayışa sahip olmayan bir kimsenin şiir çeviremeyeceği, çünkü şiiri hissedemeyeceği ve yorumlayamayacağı yönünde görüşler öne sürüldü. Fakat çevirmenin içindeki şaire özgürlük tanınmayıp (dilsel ve biçimsel sadakat bağlamında) diğer taraftan çevirmenin bir şair olarak görülmesinin oluşturduğu tezada fazla değinilmedi. Aslında bu konular, yani sadakatin dilsellik ve biçimsellik dışındaki diğer boyutları “neye ne zaman sadık kalınacağı”, “amacına göre sadakat”, “çevirmenin görünürlüğü” kavramları altında çeviribilim alanında sıkça tartışıldı bugüne kadar. Yine de, pek çok çeviri öğrencisinin de katıldığı bu etkinlikte, benzer konulara yönelik kendi bakış açımızı sunmak adına bu atölye çalışmasında verilen şiir için alternatif çeviriler önermemizin uygun olacağını düşündük. Bu çalışmayla şiir çevirisinde mısraların yerleri değiştirildiğinde, farklı yapılar kullanıldığında dahi kabul edilebilir, amaca odaklı ve kaynak şiirin aurasını yakalayabilen çevirilerin yapılabileceğini göstermeyi amaçladık.
Şiir şöyleydi:
BAT
by Anne Sexton
His awful skin Stretched out by some tradesman is like my skin, here between my fingers, A kind of webbing, a kind of frog. Surely when first born my face was this tiny And before I was born surely I could fly. Not well, mind you, only a veil of skin From my arms to my waist. I flew at night, too. Not to be seen for if I were I’d be taken down. In August perhas as the trees rose to the stars I have flown from leaft to leaf in the thick dark. If you had caught me with your flashlight You would have seen a pink corpse with wings, Out, out, from her mother’s belly, all furry And hoarse skimming over the houses, the armies. That’s why the dogs of your house sniff me. They know I’m something to be caught Somewhere in the cemetery hanging upside down Like a misshapen udder.
Öncelikle, yazar hakkında biraz arka plan bilgisine bakmamız yararlı olacaktır: “ABD’li şair Anne Gray Harvey Sexton 9 Kasım 1928’de Massachusetts eyaleti Newton’da doğdu,
4 Ekim 1974’te Massachusetts eyaleti Weston’da öldü.Genç sayılabilecek yaşta 19 unda Alfred Muller Sexton II ile evlendi. 1953 yılında depresyon tanısıyla Westwood Lodge’da sağaltım gördü; kızının doğumundan sonra 1955 yılında yeniden aynı hastaneye yatırıldı. Sağaltımı için doktoru tarafından şiir yazmaya teşvik edilen Sexton, 1957’de Boston Üniversitesi’nde Robert Lowell’un şiir sanatı seminerlerine Sylvia Plath ile birlikte katıldı. Modellik ve kütüphanecilik yaptı, çeşitli lise ve üniversitelerde ders verdi. 1967’de Live or Die (Yaşa ya da Öl, 1966) adlı yapıtı ile Pulitzer Ödülü’nü kazandı.
Şiirleri, kendi yaşamını dışa vuran yoğunluk ile önem taşıyan ve “itirafçı” geleneğin (confessional poetry) kadın şairleri arasında yer alan Anne Sexton yaşamına kendi elleri ile son verdi,” (http://www.bilgisizler.net/%C5%9Eiirler-ve-guezel-soezler-f53/%C5%9Eairlerin-%C3%96zge%C3%A7mi%C5%9Fleri-t53113-s30.html).
Hem Anne Sexton hem de Slyvia Plath, yarasa benzeşimini çeşitli şiirlerinde kullanmıştır. Bu şiirde de Anne Sexton kendisini yarasayla özdeşleştirir. Yeni doğum yapmış bir kadının çocuğu ile yüzleşmesi, ve çevresindeki insanları, bir yarasaymışçasına onu avlayacaklarmış gibi görmesi hissedilir şiirde. Şair, ilk iki tümcede yarasanın derisini kendi tenine benzetir. Aslında burada benzettiği kendi yavrusudur, çünkü şair de bir yarasadır. Sonraki tümcelerde anlattığı gibi şair de geceleri uçmuştur, mezarlıklarda baş aşağı dolanmıştır.
Şiirin çevirisinde genel problem noktalarından bazılarını şu şekilde tespit ettik:
-
İngilizce’deki “your” sözcüğünün tekil “sen” karşılığı mı yoksa çoğul “siz” karşılığı mı olarak kullanılışının bilinmemesi. Bu sözcükle aynı mısrada köpekler sözcüğünün çoğul kullanılması nedeniyle “your” sözcüğünün de çoğul anlam içerdiği yargısına vardık.
-
Frog, armies gibi sözcüklerin akla gelen ilk anlamları (kurbağa, ordular) dışında kullanılması. Sözlük taraması ve mantığımı kullanarak bu sözcüklerin sırasıyla ilik ve kalabalıklar anlamlarında kullanıldığı yargısına vardık.
-
“Veil of skin” kalıbının geçmişte çocukların doğduklarında yüzlerinde oluşan tabakaya gönderme yapması. Bu sorunu çözmek için uğraşmadık.
-
Şiirdeki çarpıcılığın erek okura aynı derecede hissettirilmesi.Bunun için çözüm olarak, asıl vurgu noktalarını, kurguyu bozmadan metnin ön kısımlarına taşımayı denedik.
Şiiri çevirmek için genelde izlenen yol, en başından başlayarak, tümce tümce çevirmektir. Fakat acaba, şiirin çarpıcılığını, şiirin aurasını Türkçeye aktarmak için izlenecek daha iyi bir yol var mıdır? Acaba şiirin akışını değiştirsek ne olur? İşte bu sorular doğrultusunda, şiirin sonlarına doğru yer alan asıl çarpıcı kısmını başa alırsak neler olacağını görmek için, bir nevi şiiri alt üst ederek, “I flew at night, too” diye başlayan kısmı çevirerek işe koyulduk (Bu arada başlığa dokunmadık, birebir çevirdik). Bu kısımdan başlamayı seçmemizin nedeni, o şairin kendisine o noktadan itibaren dönmeye başlamasıydı.
YARASA
Ben de gece uçtum. Görülmeyeyim diye, görseler, vurup öldürürlerdi beni bilmem niye. Belki de ağaçlar yükselirken yıldızlara Ağustos ayında uçmuşumdur koyu karanlıkta yapraktan yaprağa. Görüp göreceğiniz kanatlı pembe bir leş olurdu el fenerinizi tutsaydınız üzerime, çığlık çığlığa, annesinin karnından, kabarık tüyleri ve çatlak sesiyle kayıp giden evlerin üstünden, kalabalıklardan. Biliyorlar yakalanması gereken bir şeyim biçimsiz bir meme gibi mezarlığın bir köşesinde sarkmış baş aşağı. İşte bu yüzden kokluyor bekçi köpekleriniz beni. Mutlaka doğduğumda benim de yüzüm böylesine küçükmüştür ve doğmadan önce mutlaka uçabiliyormuşumdur. Affederseniz ama, hiç de iyi değil, yalnızca bir et parçası kollarımdan belime. Bir tabak döve döve inceltmiş sanki onun o çirkin derisini sanki benim derim gibi, parmaklarımın arasında var ya, bir çeşit ilik, bir çeşit ağ.Yukarıdaki çeviride, şiirden hiçbir mısra eksiltmedik fakat yerlerini değiştirdik. Bunun sonucunda, yarasa ile benzeşimin daha da güçlendiğini ve erek dilde çarpıcılığın arttığını fark ettik. Bununla birlikte, baştaki bölümün sona getirilmesinin şiire bitmemişlik, süreklilik kazandırdığı inancındayız.
Aynı çeviriyi, mısraların sıralarıyla oynamadan yapsaydık şöyle bir metin alacaktık:
YARASA
Onun o çirkin derisini Bir tabak döve döve inceltmiş sanki sanki benim derim gibi, parmaklarımın arasında var ya, bir çeşit ilik, bir çeşit ağ. Mutlaka doğduğumda benim de yüzüm böylesine küçükmüştür ve doğmadan önce mutlaka uçabiliyormuşumdur. Affederseniz ama, hiç de iyi değil, yalnızca bir et parçası kollarımdan belime. Ben de gece uçtum. Görülmeyeyim diye, görseler, vurup öldürürlerdi beni bilmem niye. Belki de ağaçlar yükselirken yıldızlara Ağustos ayında uçmuşumdur koyu karanlıkta yapraktan yaprağa. El fenerinizi tutsaydınız üzerime, görüp göreceğiniz kanatlı pembe bir leş olurdu çığlık çığlığa, annesinin karnından, kabarık tüyleri ve çatlak sesiyle kayıp giden evlerin üstünden, kalabalıklardan. İşte bu yüzden kokluyor bekçi köpekleriniz beni. Biliyorlar yakalanması gereken bir şeyim mezarlığın bir köşesinde sarkmış baş aşağı biçimsiz bir meme gibi.Şiiri, kaynak metin ile aynı mısra sırasında çevirdiğimizde belirli kopuklukların ve boşlukların oluştuğu görülmektedir. Bu durum, kaynak şiirin hedeflediği çarpıcılığın yansıtılamamasına neden olmaktadır.
Şiiri, mısra akışını bozarak fakat tümce yapılarını ve sıralarını koruyarak ve dilsel boyutta aslına daha da sadık kalarak çevirmek mümkün. O zaman da şöyle bir çeviri elde edebiliriz.
YARASA
Bir tür zanaatkar tarafından gerilen berbat derisi benim derim gibi, işte parmaklarımın arasında bir illik, bir tür ağ. Muhakkak ilk doğduğumda benim yüzüm de bu kadar küçükmüş Ve doğmadan önce muhakkak uçabilmişim. Alınmayın ama iyi değil, yalnızca kollarımdan belime uzanan bir deri parçası. Ben de gece uçtum. Görülmemek için çünkü görülseydim vurulabilirdim. Ağustos ayında belki de ağaçlar yıldızlara yükselirken Koyu karanlıkta yapraktan yaprağa uçmuşumdur. El fenerinizle beni yakalasaydınız Kanatlı pembe bir leş görürdünüz, çıkıp gelen annesinin karnından, tamamen tüylü ve cırtlak sesiyle evlerin, kalabalıkların üstünden kayan. Bu yüzden evlerinizdeki köpekler beni kokluyor. Biliyorlar yakalanacak bir şeyim mezarlığın bir yerinde biçimsiz bir meme misali sarkmış baş aşağı.Bu çeviride ise, tümce yapıları daha düzgün dizildiği için anlaşılırlığın arttığı fakat şiirin coşkusunu kaybettiği görülmektedir.
Yukarıdaki üç çeviriden de görüleceği üzere, her çeviri metin kaynak metin karşısında farklı kazançlar getirir ve kayıplar götürmektedir. Dolayısıyla, çevirinin kabul edilebilirliğini hangi amaçla yapıldığı belirleyecektir. Beğeni ve yorum algısının kişiye göre değişmesi nedeniyle farklı görüşler öne sürenler olacaktır, fakat düşüncemize göre yukarıdaki çeviriler arasında kaynak metnin çarpıcılığını en çok ilk çeviri yansıtmaktadır. Dolayısıyla, amacı “şiirin duygusunu aktarmak” olarak belirlediğimizde ilk çeviriyi daha kabul edilebilir bir çeviri olarak değerlendirebiliriz. Diğer taraftan, çevirmenin şairlik vasıflarından çok çeviri edincine sahip olmasının, amaca yönelik daha doğru şekilde gerekçelendirilmiş kararlar almasına yardım edeceği de çalışmadan anlaşılmaktadır.
Bu güzel etkinlikte emeği geçen herkese, şiir çevirisi üzerinde düşünmeye yönelik hazırladıkları yararlı ortam için teşekkür eder, benzer etkinliklerin devamını dileriz.